19 Ocak 2009 Pazartesi

Mehmet Öz'den Sağlıklı Yaşam Sırları

Mehmet Öz'den Sağlıklı Yaşam Sırları
Mehmet Öz ile söyleşi - İndirmek İçin (WM)
Mehmet Öz ile söyleşi - İzlemek için (WM)

Doktor Öz bir hastasıylaDünyaca ünlü kalp cerrahı Mehmet Öz aynı zamanda satış rekorları kıran birçok kitabın da yazarı. New York'un en gözde cerrahlarından biri olan Öz, Amerikalı gençlere sağlıklı yaşamanın yollarını öğreten Healthcorps adlı vakfın da kurucusu. Türklerin kalp hastalıklarına karşı daha savunmasız olduğunu söyleyen Mehmet Öz, kalp rahatsızlıkları ve obeziteyle mücadele yollarını ve son çalışmalarını Gündem'e anlattı. Ünlü doktorla New York muhabirimiz Çağla Güvelioğlu konuştu.New York Presbiteryan Hastanesi'nin kalp cerrahı olan Mehmet Öz’ün kitapları Amerika’da satış rekorları kırıyor. Ünlü talk showcu Oprah Winfrey'in bir numaralı konuğu olan Öz, çok sayıda derginin kapağında yer almış, hayat kurtaran bir sağlık uzmanı. 2003 yılından bu yana da Healthcorps adlı vakfı aracılığıyla gençlere sağlıklı beslenmeyi, spor yapmayı ve güçlü bireyler olmayı öğreten Dr. Mehmet Öz, Healthcorps vakfını yaklaşık 5 yıl önce 25 yaşındaki bir hastaya kalp ameliyatı yaptıktan sonra kurmaya karar vermiş.
Amerika'da 7 eyalette binlerce gence eğitim veren vakfa başta New York eyaleti olmak üzere çeşitli kaynaklardan destek geliyor. Ancak Mehmet Öz'e göre vakfın başarılı olmasında gençlerin büyük rolü var. Öz şöyle konuşuyor: “Üniversiteyi yeni bitiren çocukları alıyoruz, öğretmeyi öğretiyoruz, biraz da sağlık dersleri veriyoruz. O bilgiyle bu genç, 22-23 yaşındaki çocukları liselerin içine koyuyoruz. Yaş farkı daha az olduğu için daha çok bir ağabey, bir abla gibi kabul ediliyor bu çocuklar. Bu sebeple sorulan sorular biraz daha açık, biraz daha faydalı oluyor.” Mehmet Öz’e Amerika'da gençler sağlıklı yaşam konusunda ne kadar bilinçli diye soruyoruz. Ünlü kalp cerrahı bu soruya şöyle yanıt veriyor: “Vücutları nasıl çalışır bilmiyorlar, besinlerin menfaatlerini anlamıyorlar. Sağlıklı bir spor hayatını nasıl kuracaklarını bile bilmiyorlar. Bu sebeplerin dışında bir de, istikballerini net görmüyorlar. Kendilerini hep sağlıksız hissediyorlar. Ama anlamadıkları şey şu: Eğer gençliğini korumazsan, daha hızlı yaşlanacaksınız. Daha hızlı yaşlandığınız zaman da onu geri çevirmen çok daha zor.” Healthcorps gibi bir vakfı diğer ülkelerde ve özellikle de Türkiye'de kurup kurmayacağı yönündeki sorumuza ise Mehmet Öz şu yanıtı veriyor: “Türkiye'deki vakfı açtığımız zaman Amerika'da olduğu gibi orada da üniversite bitiren çocukları eğitmek istiyoruz, aynı şekilde oradaki liselere çocukları koymak istiyoruz. Ben bunları Sağlık Bakanlığı ile görüştüm. Tabi herkes konuyu beğeniyor. Niye? Çünkü hem ucuz, hem faydalı. Onun için hem siyasi insanlar beğenecekler, hem de öğrenciler ve öğretmenler de beğenecekler. Bunları bir araya getirdiğimiz zaman hakkaten sistemi değiştirmek mümkün olacak.”Dr. Mehmet Öz'e göre Amerika'da obezite oranı %35. Ancak bu dönemde doğan çocukların şeker hastası olma ihtimali %40'a yaklaşıyor. Hatta Latin Amerika kökenlilerde bu rakam %50'yi aşıyor. Bu da birçok hastalığa neden olabiliyor. Mehmet Öz obeziteyle ilgili olarak şunları söylüyor: “Bir insanda obezite olduğu zaman 3 şey olur: Birincisi, bu yağ tabakası böbreklerin üzerinde baskı yapıyor. Baskı yaptığı zaman bu sefer mecburen böbrekler daha fazla kan istiyor. Daha fazla kan gelsin diye vücuttaki tansiyon yükseliyor, tansiyon oranı artmaya başlıyor. İkincisi karaciğeri zehirliyor. Karaciğeri zehirlediği zaman, bu sefer karaciğer kötü kolesterol yapmaya başlıyor. Son olarak, yağ tabakası büyüdükten sonra, insülin diye bir hormon var, onun etkisini azaltıyor yağlar. Onun için şeker hastalığı ortaya çıkıyor. Şu 3 hastalık, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol ve yüksek kan şekeri bir araya geldiği zaman kalp rahatsızlığı aniden fazlalaşmaya başlıyor. Bunu biz batıdaki ülkelerin çoğunda görüyoruz. Yavaş yavaş Türkiye'de de artmaya başlıyor.”Türklerin genetik olarak kalp krizine karşı daha savunmasız olduğunu vurgulayan Kalp uzmanı Öz bunu bir örnekle açıklıyor: “Genetik olarak bizde iyi kolesterol taşıyan protein miktarı çok düşük. Bunun ismi HDL kolesterol. Bu HDL kolesterolü çöp kamyonlarına benzetebiliriz. Düşünün, sanki İstanbul şehrinde pislikler birikmiş. Çöpçü kamyonları içeri gelip o çöpleri toplayıp götürürse şehir daha güzel gözükür. Aynı şekilde bizim vücudumuza bazen pislikler birikiyor, özellikle arterlerin içinde. Bu pislikler temizlenmezse arterlerde paslanma oluyor. Damar sertliği, kalp krizi, felç, ona benzer hastalıklar ortaya çıkıyor. Onu önlemek için vücut çöp kamyonuna benzer moleküller yaratıyor. Bunların ismi HDL kolesterol. Bu kamyonlar vücudun içine girip, damarları dolaşıp fazla olan kolesterolü toplayıp götürüyorlar dışarı. Vücudumuzda bulunan çöp kamyonu oranı düşükse, o zaman kalp hastalıkları oranı çıkar. Türklerde genetik olarak bu HDL kolesterol düşük. Niye? Çünkü atalarımızın yediği yemekler çok kaliteli olduğu için o molekülden gerekmiyordu. Ama bugün yeme alışkınlaklarımız tamamen değişmiş. Özellikle gençlerin perhizleri kötüye dönmüş. Onun için bizi koruyan HDL kolesterol yok.” Ünlü kalp cerrahına kalp hastalıklarıyla mücadele için tüketilmesi gereken ve kesinlikle uzak durulması gereken yiyeceklerin neler olduğunu soruyoruz. Öz, “Kalp sağlığını korumak için şunları tüketmeniz gerekiyor. Birincisi, sağlıklı yağlar. Bunlar balık yağı, ceviz, fındıkta bulunan yağlar. Onları beğenmiyorsan o zaman Omega 3'ü hap olarak alabilirsiniz. İkincisi yediğiniz yağların kızartılmamış olması gerekiyor. Dükkanlarda satılan, aylar önce yapılmış yağları kullanmayın. Niye, çünkü o yağları korumak için trans yağ yapıyorlar. Yani kimyasal maddeler ekliyorlar ki o yağlar bozulmasın. Çok fazla şeker yiyoruz Türkiye'de. Şekerler sırf pasta içinde gelmiyor. Ayrıca beyaz ekmek, ilave edilen beyaz şeker, bir çayın içinde mesela, onlardan uzak durmamız gerekiyor. Yediğimiz şekerler meyva tarzında gelsin,” diye konuşuyor. Kalp hastalıkları oranını düşürmek için sporun da şart olduğunu hatırlatan Mehmet Öz, “Hergün yarım saat yürüyüş, ayrıca bir saat kadar da haftada terlemen gerekiyor. Son olarak düşünce tarzını değiştirebilirsen dünyaya karşı. Stres mühim değil, algılanan stres daha mühim. Onun için etraftaki insanları daha çok sevgiyle karşılayabilirsen, o zaman kalbinizi korumuş olursunuz,” diyor. Kendi hayatında algılanan stres miktarının çok düşük olduğunu vurgulayan Mehmet Öz, bitmek bilmeyen enerjisini geceleri en az 7 saat uyumaya, düzenli spor yapmaya ve mesleğine verdiği öneme borçlu. Ünlü doktorun yoğun çalışma temposuna gelecek yıl kendi televizyon programının da eklenmesi bekleniyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder